KAPADOKYA- İÇ ANADOLU 1. GÜN : UŞAK


Uşak genellikle uğramadığımız merak etmediğimiz bir şehir. Ben de öyle düşünürdüm ama öyle değilmiş. Merkezinden çok ilçelerinde mükemmel, görülmesi gereken yerler var.

İlk hedefimiz merkezi değil Ulubey ilçesi. İlçe İzmir'den 214 km.



Ulubey Kanyonu: Dünyanın en büyük 2. kanyonuna sahipmişiz ve bu Uşak'taymış haberimiz yok tabii ki :) Birincilik Arizona'daki Büyük Kanyon'daymış. O 466 km uzunluğundaymış, bizimki 75 km. Aralarındaki en büyük fark Amerika'daki bilgisayar ekran resmi olarak evlerimize girebilirken, Uşak'takini Uşaklıların bile bilmemesi...

Güzel bir izleme terası ve kalmak için bungalow evler yapmışlar. Ama keşke Ulubey'in içine de tabela koysalarmış kanyona ulaşmak için de sormak için yolda insan aramasaymışız.


O kadar güzel bir kanyon ki aslında. 

Kanyonda yürüyüş yapılıyormuş. Yakınında Blaundos antik kenti bulunuyormuş. Blaundos Büyük İskender’in Anadolu seferinden sonra Makedonyalılar tarafından kurulmuş. İnternetten resimlerine baktım oldukça bakımsız. Hava da oldukça sıcak. Gezilecek yerler çok. Bu yüzden kanyonu da antik kenti de gezemiyoruz. Sadece terastan izleyip birer çay içiyoruz o kadar. Gece yıldızlar kimbilir ne kadar güzel görünür bu kanyonun içinden diye düşünüyoruz. Ha gece inilir mi? O da ayrı bir mevzu :) Ama bungalowlarda kalınır. 


İstikamet Karahallı'daki tarihi köprü. 32 km.lik mesafede Ulubey'e...

Clandras Köprüsü: Lidya kralı Gyges tarafından 2500 yıl önce yapılmış. Eee Lidyalılarda para bol tabii. Bu Gyges denilen zat kral değil de muhafızmış başta. Kraliçeyle ilişkisi varmış. Bir oyun yapıp efendisini öldürerek kraliçeyle evlenmiş. Antik çağın Game of Thrones 'u anlayacağınız.


Köprünün iki ucu toprak içine gömülmüş temeller üzerine değil de dağ kayalarının üzerine bindirilmiş olduğundan bir mühendislik harikası olduğu söyleniyor. Banaz Çayı'nın üzerinde muhteşem görünüyor köprü. Tam piknik yapmalık yer... Yapanlar da vardı hani.

Ve artık merkeze geliyoruz.

Anadolu’daki ilk banka şubesinden tutun da yüzyılın ilk iplik fabrikasına; ilk elektrik kullanılan kent olmasından, ilk şeker fabrikasına ya da demiryolunun geldiği ilk durak olmasına kadar önemli bir şehirmiş.

Uşak Arkeoloji Müzesi: ( Pazartesi günleri hariç her gün 08:30-16:30 saatleri arasında açık )

Karun hazineleri burada bulunuyor. 5 yılda 769 yabancı turist ziyaret etmiş müzeyi. Yer sıkıntısından pek çok eser kasada ve depolarda saklanıyormuş. Kasa ise ne kadar güvenli?
Lidya döneminin en görkemli eserleri arasında yer alan bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmış. Hazinenin tamamı Newyork'taki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulunmuş. Dönemin kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açılmış ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993'de Türkiye'ye geri getirilmiş. İade müze yetkilileri 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamalarıyla gerçekleşmiş. Sergilenen parçalardan en önemlilerinden biri sayılan Kanatlı Denizatı Broşu, 2006 yılında sahtesiyle değiştirilmiş. Eser 2012'de Almanya'da ortaya çıkmış ve Interpol aracılığı ile Türkiye'ye iade edilmesi için çalışma başlatılmış ve teslim edilmiş.


Müzeden sonra Ezogelin Restoranı'nda yemek yedik. Uşak'ın içinde aynı isimli bir çok restoran var.

Daha sonra Atapark'a gittik. Atapark'ta yürüyüş parkuru, havuz, seyir kulesi, teras, kafe, spor tesisleri bulunuyor... Gayet güzel bir mekan. Yakınında bir avm de var. Uşak'a geldiyseniz mutlaka dinlenmek için uğrayın.



Uşak sadece geçilecek değil aynı zamanda şans verilecek de bir yer. Bence mutlaka uğrayın. Havanın da kararmasıyla artık gezimizin ikinci durağı olan Afyon'a geliyoruz ve öğretmenevine yerleşiyoruz. Yarın Afyon'u gezeceğiz.