KARADENİZ GEZİSİ 1. GÜN : BOLU

Gezi Tarihi : 22 Haziran 2013 Cumartesi

      Gezi bitti... Ben de bittim... 16 günde 4500 km. ne de zor yapılıyormuş. Eğer bizim gibi Karadeniz turu yapacaksanız yanınızda bir alternatif şoför bulundurmalısınız.

      İstanbul Tem'den başladık yola. İlk hedef Abant Gölü'ydü. Fakat Sapanca Gölü tabelasını görünce dayanamadık. Ver elini Sapanca... Sapanca'da bir çay molası.






      Sonraki durağımızsa Abant Gölü...  Abant denizden 1328 mt. yükseklikte yer alıyor. Yolu gayet iyi durumda. Bilinen en derin yeri 17 mt., çevresi 7 km. Göl yeraltı suları ile besleniyor. Giriş ücretli.

Bir de efsanesi var Abant'ın... Efsane , Nergis çiçeğinin isminin nereden geldiğini şu şekilde anlatır: ”Zeus’un karısı Hera, Zeus’un kendisini bir orman perisi ile aldattığından kuşkulanmaktadır. Hera, Zeus’un sevgilisinin ‘Ekho’ olduğunu düşünür. O’na bir ceza vermek ister. ‘Artık yalnızca başkalarının söylediği son sözleri söyleyebileceksin’ der Hera. Ekho koruda dolaşırken yakışıklı bir avcı görür. Narkissos’tur bu avcı. Narkissos sesin geldiği yere doğru gidince Ekho’yu görür. Ancak Ekho’yu görünce Narkissos ona yanaşmaz aksine hoşlanmamış gibi kaçıp gider. Bunun üzerine Ekho sarsılır,dağlara doğru çekilir. Tanrılar bu duruma çok kızar. ‘Başkasını sevemeyen kendisinden başkasını bir daha sevmesin’ derler… Ve olan olur. Narkissos,bir pınarda su içmek için eğildiğinde suyun yüzeyinde kendi silüetini görür. Suyun yüzeyinde gördüğü imge o denli güzeldir ki başka bir şey düşünemez olur. Eriyip sonunda ölene kadar pınarın başında tutsak olur. Narkissos’un ölümü üzerine bütün çiçekler, ağaçlar ve nymphe’ler öylesine üzülürler ve tanrılara yakarırlar ve tanrıları merhamete getirirler. Narkissos’un ölüsünü bir çiçeğe dönüştürürler ve O’nun anısına çiçeği ‘nergis’ diye isimlendirirler…”







      Abant gölünü 2 saat gezmek, orada yürümek çok keyifli... İyice acıktığımızı hissediyoruz. Yemeği Abant'a çok yakın olan Mudurnu'da yiyelim diyoruz.

      Bir Bizans tekfurunun kızı olan Modrene'den almıştır adını Mudurnu. O dar sokaklar, tarih kokan konaklar, yemyeşil dağlar, saat kulesi ilk göze çarpanlar bu şehirde. Bir dönem adını Mudurnu Tavukçuluk ile bütün dünyaya duyuran bu minik Anadolu kasabası 2000 yılında bu tesisin kapanması ile birlikte hızlı bir kan kaybı yaşamış. Gelir seviyesi düşmüş, nüfus azalmış. Mudurnu şimdilerde turizm ile ayakta durmaya çalışıyor. 

      Mudurnu'nun kaşık sapı meşhur. Tadına bayıldım.Alttaki resimdeki cevizli hamur kaşık sapı oluyor. Mudurnu Meram restaurantta yedik yemeğimizi. Yerli halk önerisiyle... 




      Karnımızı da doyurduk... Şimdi ilk hedef Gölcük : İleri !!!

      "Kartpostallardaki göl" Gölcük. Bolu içinden 15 km’lik asfalt yolla sorunsuz çıkılabiliyor. Abant Gölü ile kıyaslandığımızda daha küçük. Yürüyerek gölün çevresi kolaylıkla geziliyor. Gölcük, aslında orman yangınlarına müdahale edebilmek için yapay olarak oluşturulmuş bir göl. Otomobille giriş 6 TL. O güzelim tahta evde sadece üst düzey devlet erkanı kalabiliyor. Yakın zamanda özel bir otel inşaatının burada başlayacağı söyleniyor. Lütfen olmasın Gölcük şuan o kadar güzel ki... O nedenle henüz bozulmadan gidin görün. Bolu'da Gölcük'ü tek geçerim. Çok sevdim... Bir kez daha gelirim inşallah...



      Gölcük'ten sonra o kadar yorulduk ki. Kendimizi Bolu Dağı Polis Evi'ne zor attık. makul bir ücreti var ama merkeze çok uzak. Ve haziranda bile geceleri buuuzzzzz gibi. 2. gün Safranbolu'dayız :)